16 Ağustos 2011 Salı

Ben Nasıl Güzel Oldum ?

28 Haziran 2009 Pazar.
Sosyal medyanın günümüzdeki gibi popüler ve henüz güvenilir olmadığı düşünülen zamanlar. Aslında hala güvenilir olmadığını düşünen birçok insan var ama görünen o ki sosyal medya artık hayatımızın tam ortasında.
Üniversite 3. sınıftayım. Yurttayım, facebookumu açıyorum ve 'Cemal Özmen added you as a friend'. Ortak arkadaşlarıma bakıyorum kimler diye; arkadaşımın arkadaşı. Ne derler 'dıdısının dıdısı' ... Hemen fotoğraflarına bakıyorum. Ne temiz yüzlü çocuk diye bir cümle geçiyor içimden, en anne  cümlelerinden. Sonrası ise işte aşağıdaki gibi:

Gördüğünüz gibi ben pek oralı olmamışım. Çok karışık gelmişti her şeyi. Tokat'ta askermiş, İstanbul'da ne yapmış ki ? Ya İzmir ? 'Temizli yüzlü' çocuk oldu 'karman çorman' çocuk. Ben gittim Londra'ya o yaz. Arada konuştuk hep. Sonra döndüm fakat 'Temiz yüzlü çocuk' hala askerde ama son günleri. Ben de o dönemde tırım tırım Erasmus sürecim için gerekli evraklarla ilgileniyorum. Derken İstanbul üzerinden dönersem Çanakkale'ye dedi, görüşelim. Olur dedim, havaalanına gelirim.O, İstanbul üzerinden gitmedi ve görüşemedik. Görüşmek için yanıp tutuştuğum da söylenemez zaten :)

Eylül 2010, ben 6 aylığına Litvanya'ya gittim. Artık daha sık konuşuyorduk ama düşündüğünüz gibi birbiriyle cilveleşen sevgili adayı gibi değil de her şeyimi danıştığım 2 çok yakın arkadaş gibi. Zeki biri ve yaptığı analizler her zaman çok akıllıcaydı. Etkileniyordum bu durumdan. Karmakarışık hissettiğim anda bile bana bir çok yol çizmesi üzerimdeki tüm yükü alıp götürüyordu. Öylesine danışıyordum ki her şeyi, kendisi dövmemin fikir babası :) 

6 ay Litvanya yetmedi bana. 1 dönem daha uzatmaya karar verdim. Şubat 2010'da ara tatil için İstanbul'a döndüm. O da İstanbul'da işe başlamıştı zaten ve artık uzun bir zamandan sonra bu arkadaşlık sanalda kalmasın ve görüşelim dedik. Uzun ve siyah saçlarımı; kısa kestirip, sarıya çevirdikten sonraki bir kuaför günümün sonunda görüştük. Cesarete bak diyorsanız eğer, aslında sevgilim olmasını istediğim biriydi ama ben daha 1 dönem Litvanya'da geçireceğim için 'acaba beni böyle beğenecek mi? ' triplerine girmemiştim :)

Buluştuk, hiç yabancılık çekmedik. Ama ben yine de şöyle bir alıcı gözüyle baştan aşağı süzdüm :) Nereye mi gittik ? Ben aynen şöyle: ' Benim karnım çok aç, zaten saçımın sarısını da hiç beğenmedim. (Aslında tam burada demek istediğim şu: Bakma beğenmemişim gibi yapıyorum aslında ama hadi sen fikrini söyle) Neyse ki geç kalmadan saçımın sarısının da kesiminin de güzel olduğunu söyledi :) Ama beni o gün bugündür uzun saçlı göremedi :) Neyse buluşmaya dönüyorum hemen. Eğer sen de açsan benim bildiğim çok güzel bir dürümcü var diyip hooop çocuğu ocak başına götürdüm ! :) Sonra da eve gittim :) Tahmin ettiğiniz gibi benimle tanıştığına pişman olmadı. Ben Litvanya'ya döndüm ama konuşmaya devam ettik. 2. dönem ben daha hareketli, o ise iş dolu bir dönem geçirdiğimiz için konuşmalarımız çok sık olmuyordu. Ama kopmadık da. 

Bakın doğum gününde ona neler dilemişim : 

:))) Çoook güldüm şuanda. Aşk diliyorum hem de nasıl içten taa içten ama kendim için diliyorum. İçimden diyorum ki 'Allaaamm, aşk benimle olsun' :) 

28 Haziran 2010. Ben döndüm.

30 Temmuz 2010 2.kez buluştuk. Küçük Beyoğlun'dayız. Çocuğu klasik iş kıyafetiyle oraya götürdüm. :) Ben post erasmus bunalımındayım. Kimse beni anlamıyor, herkes çok değişik, buradan nefret ediyorum. Gerçi o bunalımdan hiç çıkamadım :) İşte master nerede yapayım, hangi bölüm olsun.. bunların sohbetini yapıyoruz. Bir yandan da ulan niye hala gitmekten bahsedip duruyorum ki ! Benimle sevgili olma isteği varsa da bir şey bırakmadım çocuğun içinde diyip karalar da bağlamadım ama aradan biraz zaman geçsin de ben buluşma teklif edeyim diye düşünürken biraz zaman geçti ve o buluşalım dedi. :))) 

13 Ağustos 2010 Cuma günü Beşiktaş'ta, balıkçı pazarının hemen yanındaki balık restaurantlarından birinde yemek yedik. Restaurantın ismi 'Ahtapot'tu. Aslında buluşma yerinin ayrı bir hikayesi varda ocak başı, küçük beyoğlu fikirlerimden sonra son buluşma yerini söyleyip kendimi size güldürmeyeceğim :) O gece ben gitmeyi bir kenara koyup daha cilveli olmaya karar verdim. :) Tabağına kavun koymalar mı dersin, balığını temizleyip yedirmeler mi dersin :) Tabi cilveler karşılıklı. Ona göre bu yaptıklarım o gece ilk ve sonmuş. Ama külliyen yalan! Zeytinyağlı sarmalardan, kabak tatlılarına kadar ne seviyorsa onu yaptım :) 
Gece 3.. 4 ama biz birbirimizden ayrılmak istemiyoruz derken biz sevgili olduk :) O akşam biz güzel olduk. Güzel baktık, güzel düşündük. Her şeyi çok güzel yaptık. Çok güzel 'aşk yaptık'. 
Ve 1 yıl geçti. Biz hala her şeyi çok güzel yapıyoruz. Güzel seviyoruz, güzelce saygı duyuyoruz, güzelce ağlıyoruz, güzelce tartışıp kavga ediyoruz. Güzel yemekler yapıyoruz, güzel temizlik yapıyoruz. Birbirimizi güzelce seviyoruz. Biz çok güzel ' Aşk Yapıyoruz.' !!! 

Bizim gibi aşk yapanlar tadını çıkarın ve hep güzel olun. Henüz aşk yapacak birine rastlamayanlarsa sizler için üzgünüm :) 

Kadehimi 'Facebook' için kaldırıyorum :) Şerefe ! 

p.s: 1.yıl süprizim pek yakında blogmarketlerde :) 

p.s 2: Okuduğunuz bu yazım sadece kısaca tanışma hikayemizdi. Detayları, duyguları,hisleri en yakınımdakiler çok iyi biliyor :)

Güzel Kalalım Hepimiz...

Öznur